Doç. Dr. Yeşim Demir
Köşe Yazıları
Yüzde Yüz Haber
Ahh Musul... Ahh Kerkük...
Dr. Yeşim Demir - 24 Ekim 2016
AHH MUSUL AHH KERKÜK
RUSLAR İÇİN AKDENİZ
AMERİKA İÇİN PETROL
KÜRTLERİN KUDÜS’Ü
TÜRKİYE İÇİN MİSAK-I MİLLİ
Irak’ın kuzeyinde yer alan iki büyük kent Musul ve Kerkük, önce ABD işgalinin sonrasında Bölgesel Kürt Yönetiminin egemenlik kurma çabalarının ardından uzun yıllar sonra yeniden hem Türkiye’nin dış politikasının hem de dünyanın odağına yerleşti.
Musul-Kerkük bölgesi ilkçağların en önemli medeniyetlerinden olan Asur ve Babil devletlerinin kurulduğu bölgeydi. Kerkük şehri Asurlular tarafından inşa edilmiş, Musul da yine bu uygarlığın dini merkezi olmuştu.
Farklı egemenlikler altında kalan Musul 2014 yılından itibaren IŞİD'in eline geçmiştir. Tarihi, sosyo-kültürel, siyasi ve coğrafi açıdan önemli olan kent Irak’ın Bağdat’tan sonra ikinci büyük şehri konumundadır. Kerkük ile birlikte oldukça zengin petrol rezervlerine sahiptir. Hatta Osmanlı Döneminde, Bağdat demiryolu için bölgede (Bağdat-Musul) araştırma yapan Alman memurlar tarafından verilen bilgiye göre, Musul petrol madenlerinin Rusya petrol madenleriyle rekabet edecek düzeyde olduğu belirtilmiştir.
Ortadoğu’nun son yüz yıllık hatta bin yıllık tarihine bakıldığında hala önemini koruduğu görülmektedir. Haçlı Savaşları ile Batılıların, kazanç elde edebilmek için bu bölgeye yapmış oldukları seferler bugünde farklı boyutları ile devam etmektedir. 100 yıl önce Fransa adına François Georges Picot, İngiltere adına ise Sir Mark Sykes’in imzaladıkları ve adları ile anılan, cetvellerle sınırları belirlenen Ortadoğu topraklarının paylaşımını hedefleyen gizli bir anlaşma olan ve 1918 yılında Bolşevikler tarafından açıklanan Sykes-Picot, bugünde böl-yönet tekniği ile bölgenin kaderi üzerinde etkili olmaktadır. Bu anlaşma ile çıkar paylaşımları yapılırken Amerika Birleşik Devletleri de unutulmamalıdır. 1916-1917 yıllarında İtilaf devletleri hem malzeme hem de finansman açısından ABD'ye bağımlı olmuşlardı. Zaman içinde İngiltere ve Fransa gibi önemli petrol yataklarının olduğunu fark etmeleri ile çıkar çatışmaları yoğunlaşmıştır. Sykes-Picot Antlaşması özellikle Suriye konusunda bazı anlaşmazlıkları ortaya çıkarmışken bugün de bu sorunun devam ettiği net bir şekilde görülebilmektedir.
Bugün Musul Operasyonu ile ilgili tartışmalar devam ederken aslında geçmişten süre gelen beklentiler yüzeye çıkmıştır. Şöyle ki;
Rus Çarı I.Petro döneminden itibaren tek hedef sıcak denizlere yani Akdeniz'e inme siyaseti Rusya'nın uzun vadeli devlet politikası haline gelmiştir. Bu hedeflerine ulaşma yönündeki önemli adımlarından biri de kalıcı olarak Suriye'nin Tartus şehrinde donanma üssü kuracak olmalarıdır.
ABD, İngiltere, Fransa; 1922 yılında Londra’da İngiltere ile ABD arasında Musul Petrolleri ile ilgili bir anlaşma yapılmak suretiyle Irak petrolleri İngiliz ve Amerikan firmaları arasında pay edilmiştir. Ortadoğu petrolleri konusunda bilgisi olan ve Batılı devletlere bu konuda yardımları bulunan Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşı Gülbenkyan’a da %5 pay verilmiştir. Böylece Orta Doğu’nun su ve petrol kaynakları işgal altına girmişti.
ABD, Ortadoğu’da İngiltere ve Fransa tarafından nüfuz bölgeleri oluşturulmasına karşı çıkmamakla birlikte, Irak'ta Musul bölgesinde Petrol pastası o kadar büyüktü ki, sadece İngiltere ve Fransa'ya bırakılmamalıydı. Hatta bu yüzden terör örgütlerinin kuruluşu (örneğin IŞİD) da tesadüf olarak görülmemektedir.
Winston Churchill'in kısa ve öz olarak anlatmak istediği – "Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir!""
aslına bakılırsa her şeyi net olarak açığa çıkarmaktadır.
Türkiye; Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde Musul deyince aklımıza beraberinde Kerkük de gelir. Hatta Kerkük'ün ne kadar önemli olduğunu bu sözler ile de anlayabiliriz:
ah kerkük yüz ak kerkük
men sennen uzak kerkük
elinde yâd elinde
öt bülbül yâd elinde
bir diyar mezar olsun
kalmasın yâd elinde
Irak’ta Türkmenler IŞİD krizinden doğrudan etkilenmişlerdir. Örgüt Türkmen bölgelerini işgal etmek suretiyle bu bölgelerdeki nüfus yapısının değişmesine yol açmıştır. Peşmerge’ye silah desteği sağlanırken Türkmenler ise savunmasız bırakılmıştır.
Kürtlere gelince; Petrol zengini Kerkük şehrinin kimin yönetiminde kalacağı meselesi aslında başından beri sorun olmakla birlikte Merkezi yönetimle Kürtler arasındaki müzakerelerde en önemli konu olmuştur. Kürt tarafı orada bazı azınlıklar bulunsa da Kerkük’ün Kürt olduğunda ısrarlıydı. Barzani’nin deyimiyle "içinde Arap mezarı bulunmayan" şehrin statüsü tartışılıyordu. Kürtler, politik amaçlarının odak noktası olarak Kerkük’ün petrolünün ayrılıkçı hayallerinin yaşayabilirliği için tek garantileri olduğunun farkındadırlar.
1976 yılından sonra idari yapının yeniden değiştirilerek il sayısının 18’e çıkartılması şeklindeki değişiklik Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerin parçalanması için özellikle yapılmıştır. Bağdat Paktı zamanından itibaren Amerikalıların Kürtlere karşı olan himayakar tutumları ile desteklenen Kürt siyasi hareketleri, Kerkük’ün statüsünün değiştirilmesi için mücadele etmektedirler. Çünkü, Kerkük petrolü olmadan, ciddi bir oluşumlarının gerçekleşemeyeceği bilinciyle Kerkük’e yoğun göçü teşvik etmişlerdir.
Kürtler, Irak işgaliyle ABD muhalefetiyle karşılaşmaksızın Şiilerle Sünniler arasındaki ihtilaflardan da yararlanarak coğrafi hedeflerini ve taleplerini Irak anayasası çerçevesinde resmi olarak sonuçlandırmışlardır.
Irak ve Suriye’deki otorite boşluğu bu ülkelerde PKK, IŞİD vb. örgütlerin rahat faaliyet göstermesine yol açmakta ve bölge genelinde hem Batılı emperyalist güçlerin hem de Kürt yönetimi kurmak isteyenlerin siyasi beklentilerini artırmıştır. Bundan dolayıdır ki, Türkiye’yi Ortadoğu’dan soyutlamayı amaçlayan çabalar Musul Operasyonuna ve Kerkük’e kadar uzanmıştır. PKK ve diğer terör örgütlerini birleştirerek Türkiye'nin güney sınırında güvenlik sıkıntısı yaratılmaya çalışılmaktadır. Tabii bu plan yapılırken bir yandan da bölgede petrol boru hatları döşeyerek enerji koridoru oluşturmak hedeflenmektedir. Çünkü, petrol ve doğalgazın Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması ABD ve İngiltere’yi rahatsız etmektedir. Bu nedenle Türkiye devre dışı bırakılmalı, Musul-Kerkük petrolünün Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e ulaştırılması projesi hayata geçirilmelidir. Bu güçlere göre zaten Fırat Kalkanı Harekatı bu duruma bir engel teşkil etmişti.
İran'ın Türkiye'ye karşı tarihsel ve geleneksel tutumu net şekilde bilinmektedir. Bölgede liderlik mücadelesi veren iki devlet... Bugün bölgede Şii koridoru oluşturma girişimlerine hız vermekte...
Orta Doğu, Türkiye’nin güvenliği açısından önem taşımakla birlikte, Irak’taki gelişmelerin de zaman içerisinde Türk dış politikası açısından bazı değişimlere sebep olabileceği söylenebilir. Bu değişimlerin olumlu olabilmesi için bölgede yaşanan gelişmeleri yakından izlemeli, güç dengelerine eşit mesafede olmalı, komşularının toprak bütünlüğünün sağlanması yönünde destek vermeli ve gerektiği durumlarda milli çıkarları doğrultusunda gelişmeler içerisinde yer almak zorundadır.
Özgün Kaynak için tıklayın: 🏛️