Doç. Dr. Yeşim Demir
Köşe Yazıları
Yüzde Yüz Haber
Ortadoğu'nun Haritasını Belirleyecek İki Şehir: Musul ve Kerkük
Dr. Yeşim Demir - 31 Ekim 2016
Türkiye için önemli olan Musul-Kerkük bölgesi, uzun zamandan beri var olan ve hala devam eden gelişmeler ile bütün dünyanın dikkatini üzerinde topladığı görülmektedir.
Türkiye'nin ısrarla Musul Operasyonu içinde ve bölgede yer almak istemesinin haklı ve zorunlu nedenlerini sürekli vurgulamaktayız. Çünkü, Osmanlı Devleti tarafından uzun yıllar yönetilen bölgeye yönelik tarihi sorumluluk ve Türkiye sınırlarına yakın olması bölge ve bölgenin sorunları ile iç içe olmasını zorunlu ve gerekli kılmıştır. Dolayısıyla Musul-Kerkük bölgesi, Türkiye için coğrafi, tarihi ve etnik özelliklerinden dolayı ayrı bir önem taşımaktadır.
Bir bölgenin sorunu nasıl çözülür? Tabii ki, geçmişindeki gerçekler göz önünde bulundurularak. Türkiye açısından bakıldığında bölge halkı ile tarihi ve etnik bağlarımızın olması, yaklaşık bin yıldır Türk nüfusunun yaşadığı ve yönettiği bir bölge olması bu zorunluluğu doğurmuştur. Ayrıca bu durum emperyalist bir yaklaşım değildir.
Musul-Kerkük bölgesi, Anadolu ile Asya ve Avrupa arasında tarihi bir yol ve geçiş noktası özelliği taşıyan kültür ve medeniyet merkezidir. Türklerin Anadolu’ya yerleşmeleri ve burayı Türk yurdu yapmalarında Musul-Kerkük önemli bir üs olmuştur. XIX. yüzyıldan itibaren, coğrafi konumu ve yeraltı zenginlikleri ile yabancı güçlerin dikkatini çekmeye başlayan bölge yabancı güçlerin hakimiyetine girdikten sonra bugünde görüldüğü üzere bölgenin çeşitliliği olan etnik yapısının kullanılması ile Türkiye ile arasının açılması sağlanmaya çalışılmıştır. Menfaatlerini düşünerek hareket eden ve bu güçlerin propagandalarından etkilenen işbirlikçiler Osmanlı döneminde olduğu gibi bugün de aynı tavır içindeler. Bugün Şiiler, Sünniler ve Kürtler farklı güçler tarafından desteklenerek genelde ülkenin özelde de bölgenin kaderini değiştirmeğe teşvik edilmektedirler. Türkmenler ise mezhepleştirilmek suretiyle kullanılmaya çalışılıyor.
Bugünkü güç mücadelesine baktığımızda tarihin eski sayfalarındaki yansımaları görüyoruz. Şöyle ki, Musul, Kerkük ve Erbil şehirleri Osmanlı-İran savaşları sonrası ele geçirilmiştir. Bugün bu bölgede İran oldukça aktif durumdadır. Şiiler üzerindeki etkisini kullanarak Ortadoğu'yu şekillendirmeye çalışmaktadır.
Petrol, tuz, mermer ve zift kömürü kaynakları bakımından zengin, nüfusu çoğunlukla Türk olup en fazla Türkçe konuşulan Kerkük ile Tuzhurmatu, Kifri, Zaho, Bana, Revanduz, Duhok, Nebiyunus, Erbil, Altınköprü ve Sina’yı içine alan bölgede Kasım 1918’de İngiliz himayesinde bir “Kürt Hakimliği” kurulmuştu. İngilizler bu bölgede Türkçe konuşmayı dahi yasaklamışlardı. Ancak Erbil, Kerkük ve Süleymaniye’deki Türkmenler kurulması düşünülen Kürdistan’a bağlanıp bir Kürt yönetimi altına girmek istememişler, Musul’daki Kürtler de Arap idaresini kabullenmemişlerdi. Bölgenin etnik yapısını yakından bilen İngiltere, Kürt, Arap ve diğer unsurları kışkırtıp Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırarak, devletin buradaki otoritesini sarsmaya çalışmıştı. 1959 yılından sonra Irak’ta yaşayan Türklerin Türkiye ile olan kan ve kültür bağlarını unutturmak için, soydaşlarımıza, devlet tarafından resmi olarak “Türkmen” denilmeğe başlanmıştır. Hatta Türkler, Lozan Konferansı'nda İngiliz heyeti tarafından da “Türkmenler” olarak ifade edilmişlerdir. Kuzey Irak’ta barış sağlanması gerekçesiyle düzenlenen Dublin toplantıları ABD, İngiltere ve Fransa himayesinde bir Kürt devleti oluşturma sürecine dönüşmüştür. Sonrasında da bir şey değişmemiş 2003 yılında Irak’ın ABD tarafından işgali sonrasında Kuzey Irak’ta Bölgesel Kürt Yönetimi’nin kurulması ile bölgede daha önceleri Irak Hükümeti’nin izlemiş olduğu Araplaştırma politikası gibi Kürtleştirme politikası izlenmiş, Türkmenler etkisiz duruma getirilmeye hatta yok sayılmaya çalışılmıştır.
Türkiye geçtiğimiz yıllarda PKK sorunu nedeniyle Kuzey Irak yönetimi ile ilişkilerini geliştirirken bir yandan da Irak merkezi yönetimi ile ilişkilerini geliştirmeye önem vermiştir. Musul Operasyonu başladıktan sonra Kerkük'e PKK'nın yerleştirilmesi Irak Merkezi Yönetimi ve Bölgesel Kürt Yönetiminin ilişkileri ne kadar geliştirmek istediklerinin de bir göstergesidir.
Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan ancak ülkedeki siyasi sistemden uzaklaştırılan ve kendi aralarında da birlik sağlamada sıkıntı yaşayan Türkmenler'in varlığı Türkiye'nin bölgede operasyona katılmasındaki önemli gerekçelerden birisidir. Türkiye’nin, Irak’ın içişlerine karışma söz konusu olabilme ihtimaline karşılık, Irak Türklerine yönelik bir politikası olmamıştır. Fakat günümüzdeki konjoktürel gelişmeler bu politikanın değişmesini sağlamış ve Ortadoğu'nun kaderinin belirlenmesinde bölgeyi en iyi bilen Türkiye'nin her ne kadar istenmese de yer almasını zorunlu kılmıştır.
Özgün Kaynak için tıklayın: 🏛️